Bu yazı sizde iyi bir his uyandırırsa lütfen ‘beğen’in ya da ‘paylaş’ın. Yazılarımı görünür kılmanın en etkin yolu bu. Teşekkürler.
Bir Anneler Günü daha geldi çattı.
Memleket yangın yeri. Esila Ayık’la birlikte neredeyse 50 genç en az 40 gündür ve en erken 30 Mayıs’a kadar içeride. Aynı zamanda ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, çalışma arkadaşlarıyla birlikte içeride. İki siyasi partinin daha cumhurbaşkanı adayı, seçilmiş milletvekilleri, seçilmemiş vatandaşlar, gazeteciler, şehir plancıları içeride. Eğitim sistemi yerlerde. Pazarda kilosu 60-70 liradan aşağı meyve yok. Ama bilin bakalım ne hiç durmuyor? Anneler Günü reklamları.
Tam Anneler Günü’nün samimiyetsizliği ile ilgili bir yazı yazacaktım, geçen sene yazdığım aklıma geldi:
Bize Koşulsuz Sevgi Veren Annelerimizin...
“Halbuki ev işi yapılırken kafa da çalıştırılsa, üç saatte yapılan bir işin on dakikada bitebileceğinden emin olabilirsiniz.”
Ben de bu Anneler Günü’nde başka bir şey yapmaya karar verdim. Daha önce yapmadığım bir şey.
Anne Olmamış Kadınlara Mektup
Sevgili Kadın Arkadaşım,
Bu mektubu sana, 18 yıllık bir anne olarak yazıyorum.
Biri erişkin yaşta üç çocuk annesiyim. Çocuklarımın hepsini ayrı ayrı çok seviyorum. Onları doğurduğum için, bu üç güzel insan benim sayemde dünyaya geldiği için, onları yakından tanıdığım, büyümelerine tanıklık ve eşlik ettiğim için çok mutluyum.
Ancak anne olmanın, bir kadın için tek ve en ulvi seçenek olarak yüceltilmesiyle ilgili bazı dertlerim var. Daha önce yazılarımı, kitaplarımı okuduysan ne olduğu hakkında fikrin vardır, burada onlara girmeyeceğim.
Bugün sana başka bir şey söylemek istiyorum: Anne olmak zorunda değilsin.
Üç kez anne olmuş birinin bunu sana söylemesi garip hatta saçma gelebilir, ama söyleyeceklerime kulak vermeni dilerim.
Çocukluğumdan beri bir gün anne olacağımı biliyordum. Bu, hayalini kurduğum bir şey olduğu için değil. Öğretmen olmanın hayalini kurmuştum ben. Küçükken bebeklerimi karşıma oturtup yoklama alır, onlara ders anlatırdım. Çocukluğumda “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye soranlara “öğretmen” derdim.
Büyüdüğümde öğretmen olmadım ama anne oldum. Öğretmen olmaktan başka seçeneğim olduğunu biliyordum ama anne olmaktan başka bir seçeneğim olduğunu bilmiyordum. Başka bir ihtimal olabileceği aklıma gelmedi. Kız çocukları doğarlar, büyürler, okula giderler, sonra da evlenip anne olurlar sanıyordum.
Yaşıtlarım gibi, anneliğin güzellendiği, yüceltildiği ama aslında kadınların mutlaka ve en sonunda ve en çok da anne olmalarının gerektiğinin değil ima edilmek, apaçık söylendiği bir toplumda büyüdüm. Anne olmayan kadınlar ya “sorunlu” ya da “tuhaf”tı ben büyürken. Benim bir “sorun”um yoktu, “tuhaf” olmak da istemiyordum; e tabii ki anne olacaktım, ya n’apacaktım?
Bugün, iktidarın tüm baskılarına, tüm “aile yılı” ilanlarına, tüm fiili kürtaj kısıtlamalarına rağmen anne olmamanın da bir seçenek olduğu ne mutlu ki konuşuluyor. İşte bu konuşmalara ben de bir katkıda bulunmak istedim. “Benim yürüdüğüm yoldan yürümek zorunda değilsin” demek istedim.
Bunu bana kimse söylememişti. Ha, söyleseydi anne olmaz mıydım, bilmiyorum. Büyük ihtimalle yine olurdum. Belki üç kere olmazdım, belki onu da olurdum. Ama hiç olmazsa beni bekleyenlerle ilgili fikir sahibi olmuş olurdum. Bu bilgiyi duymuş olmayı isterdim, bunu hak ettiğimi düşünüyorum. Bunu senin de hak ettiğini düşündüğüm için bunları yazıyorum.
Anne olmadan önce bana söylenmeyenleri ben birilerine söylemiş olmak istiyorum.
» Anne olmak, abartılacak bir şey değil.
Hiçbir kadın “tamamlanmak” için anne olmak zorunda değil. Hiçbir kadın eksik değil ki tamamlansın?
Bu hayatta kimseye bir şey borçlu değilsin. Bir başkası baba olsun, torun sevsin, toplum seni kabul etsin diye anne olmak zorunda değilsin. Geçmişini onarmak, sana yapılmayan anneliği yapmak, sana yapılan anneliği yeniden yaratmak için de anne olmak zorunda değilsin. Var olduğun halinle yeterlisin.
Aslına bakarsan, anne olmak fazla büyütülüyor. Annelik, dişi insanın, bu hayatta yaşayabileceği deneyimlerden sadece biri… “En güzeli” de demiyorum bak, kim bu hayatta her şeyi deneyimlemiş ki hangisinin en güzeli olduğunu iddia edebilsin? Elbette seni başkalaştıran, yaşadığın sürece omuzlarına indiremeyeceğin bir sorumluluk yükleyen bir deneyim annelik. Ancak anne olmamak, seni eksik yapmaz arkadaşım. İnsanın ömrü boyunca deneyimleyebileceği onca şeyden bir tanesini deneyimlememiş olursun sadece…
» Pişman olmak da öyle.
Bu hayatta her şey planlı olmak zorunda değil, olamaz da... Bir şeyi çok isteyebilir; elde ettiğinde hayalini kurduğun gibi olmadığını fark edip pişman olabilirsin. Bugün istemediğini yarın isteyebilir, gerçekleştirmen mümkün olmadığında “keşke” diyebilirsin. Bu her şey için geçerli, sadece annelik için değil. Ömür, sadece yaptığın tercihlerden değil, yapmadığın seçimlerden ve başına gelenlerden de oluşan bir bütün.
İnsan hayatını etkileyecek kararları alırken, ileride yaşayacağı halleri ya da karşılaşacağı gerçeklikleri hesap etmeden yapıyor bunu. Hayatın neler getireceğini bilemiyoruz sonuçta…
Yaşamımız boyunca birçok yol ayrımına gelebilir ve kendi tercimizle yürüdüğümüz yolda pişman olabiliriz. Pişman olmasak bile başka bir seçim yapsaydık nasıl olacağını merak edebiliriz. “Her şey insanlar için” derdi babaannem, bunların hepsi mümkün. Anne olmadığın için de, anne olduğun için de pişman olabilirsin. Ve bu pişmanlıkla yaşamayı öğrenirsin. Ben öğretmen olmadığım için pişmanım mesela… Ortaokulda piano çalmayı bıraktığım için pişmanım. Kendim için değil ama çocuklarımı düşündüğümde yurtdışından döndüğüm için pişmanlık duyuyorum. N’olmuş yani? “Şimdiki aklım olsa öyle yapmazdım” deyip geçiyorum.
Annelik gibi, pişmanlık da fazla büyütülüyor.
» Çocuk rızkıyla gelmiyor.
Kapitalist toplumun beklentilerinin arttığı, ebeveynliğin giderek büyüyen bir sektör haline geldiği bir dünyada, bir çocuk büyütmek için sadece bir köy değil, ciddi bir maddi kaynak da gerekiyor. “Gelecek kaygısı” artık sadece eğitime erişimi olmayan sınıfların sorunu olmadığı gibi, içinde yaşadığımız ülkeye dair bir mesele olmaktan da çıkıyor.
“Bu dünyaya çocuk getirilmez” demiyorum ancak nasıl bir dünyaya çocuk getireceğini düşünmeden bu işe girişmek zorunda olmadığını hatırlatmak istiyorum. Elbette her şeyi öngörmek mümkün değil, tabii ki “umut hep var.” Dünyanın boka sarması -ya da zaten boktan bir yer olduğunun anlaşılması- kimseyi çocuklanmaktan vazgeçirmek zorunda değil. Bunun farkında olmak önemli sadece.
Sevgili kadın arkadaşım,
Bu Anneler Günü’nde çiçekli sözleri, pembe kalpli dilekleri fazlasıyla duyacaksın. Onların yerine ben sana şunu söylemek istedim:
Tamamlanmak için anne olmak zorunda değilsin, çünkü anne olmadığın için eksik değilsin.
Başkalarının senin için uygun gördüğü bir yoldan yürümek zorunda değilsin, hele de tereddüdün varsa.
Anne olmak, bu hayatta yapacağın tercihlerden sadece biri… Her tercih gibi, sonuçlarını iyisiyle kötüsüyle yaşayacağın, elinde olmayan sebeplerle bazen sorgulayabileceğin, bazen “iyi ki”, bazen de “keşke” diyebileceğin bir tercih.
Anne olmamayı seçmek de bir tercih.
Nasıl bir tercih yaparsan yap, özgür ve mutlu bir hayat sürmen dileğiyle…
Dayanışmayla,
Elif
Instagramda da yazdım, burası eksik kalmasın ;)
keşke bunu yazan/söyleyen birileri olsaydı biz büyürken... sürekli evlenmediğim ya da çocuk doğurmadığım için böğrümde bir yumru olmazdı. bu yumru, yapmak zorunda olduğum bir şeyi yapamamış olmak mı, yoksa gerçekten istediğim bir şeyin olmaması mı bilmiyorum. yani çoğu zaman biliyorum da işte bazen takılı kalıyorum. "kimseyi bulamayan" mı, "hayat bana güzel" mi yoksa "olaylar böyle gelişti, geldiğimiz noktada durum" mudur arasında kalabiliyor insan özetle. ve bunu maalesef bu baskıyı, öyle ya da böyle rahatlıkla bizden sonrakilere aktarıldığını görüyorum. kan bağı olan olmayan yeğenlerime bunu yaratmamak için kendimce kurduğum cümleleri değiştiriyorum. tavsiye ederim. mesela aile evinde yapamayayacakları için anneleri "evlenince yaparsın" diyorlar, ben de güncelliyorum: kendi evinde yaparsın. öyle işte. Elif çok sağol bir anne olarak ismi mahlası blogcu anne olan biri olarak bu mektup bana o kadar iyi geldi ki... bastırıp eski usül herkesin adresine postalayasım geldi.
Güzel bir mektup . Teşekkürler.