Yaklaşık bir buçuk sene önce, terapistimin önerisiyle görüştüğüm psikiyatrist bana “minör depresyon” teşhisi koyup antidepresana başlamamı önerdiğinde şöyle demişti: “Çok yorulmuşsunuz. İzin verin sizi biraz dinlendirelim. Hem seneye çocukların sınav senesi olacak diyorsunuz; yorgun girmeyin.”
Hayatımda duyduğum en güzel fikirlerden, en rahatlatıcı şeylerden biriydi “birinin beni dinlendirmesi.” Evet, masaj yapmaktan ya da tatile göndermekten bahsetmiyordu belki ama bunca (zihinsel) yorgunluğumun arasında bir de dinlenmeye çalışmak ya da dinlenemiyor olmaya kafayı takmak yerine o işi taşerona verme fikri hoşuma gitmişti.
Ve dediğini yaptım. Etrafımdaki bazı insanlar antidepresan aldığım için “benim adıma üzüldüklerini” söyleseler de, tıp doktoru olmayan başka insanlar bu sürecin altından yoga ve meditasyon yaparak kalkmamı tavsiye etseler de, onları dinlemedim ve ilaca başladım; iyi ki başladım. Gerçi şimdi de bıraktım çünkü gerekirse yine başlarım, paşa gönlüm ne isterse onu yaparım, oh canıma değsin!
Neyse ne diyorduk? Çocukların sınav senesi…
Bir kere hiç hafife alınacak bir şey değilmiş bu; ki biz güya hayatımızı sınavlara göre yaşayan bir aile değiliz. Ama sana bir haberim var; eğer çocuğun sınava giriyorsa af edersin eşşşşek gibi de hayatını sınava göre yaşıyorsun. Bizimkiler dersaneye gitmiyorlar; yine de okul kursu, çizim kursu, matematik dersi derken hayatımızım tüm kaleleri biri üniversiteye, biri liseye hazırlanan çocuklarımızın gündemleri tarafından cebren ve hile ile ele geçirilmiş durumda…
Tabii çocuklar sınava hazırlanırken hayatın akışı durmuyor, bırak durmayı, yavaşlamıyor dahi. Hatta inadına hızlanıyor bile olabilir! Haftada bir pazara gitmek, mütemadiyen market siparişi vermek (ve her seferinde artan fiyatlara şaşırmak), evi temiz tutmak, çocukları tok tutmak her hafta, gün be gün tekrarlanıyor. Bunun dışında kafamın içinde üst üste binmiş post-it’ler var sanki… Haftanın planını yaparken aklımda tutmam gerekenler: Salı günü pazara gittiğimde eve gelip eşyaları bırakırım, oradan da tamirciye devam ederim, şu sesi bi tamir etsinler artık. Çarşamba Derya’yı İngilizceye götürmeden önce arabayı yıkamaya bırakayım ki ders çıkışına kadar alayım. Geçen gün “27 Şubat’ta ortodonti randevunuz var” diye bir SMS geldi mi, rüyamda mı gördüm onu ben? Ortodonti demişken, ötekinin diş tellerini çıkarmak gerekmiyor mu artık? Göz randevusunu da teyit etmem lazım. Bu arada geçenlerde aldığımız test kitabının sayfaları yapışık çıkmıştı; yenisini hâlâ göndermediler, onun peşine de düşmeliyim. Paragraf kitabı istiyor bir de… Okuldaki kurslar yetersiz geliyor mu acaba, dersaneye başlasa mı?
Yangın söndürücüyü yenilemek zamanı geldi, ne de olsa soba var bu evde. Soba demişken, odun takviyesi yapmak lazım mı, hem kim bilir ne kadar zam geldi tonuna. Ha, zam derken, benzine ciddi zam gelecekmiş, market dönüşü benzin alayım. Hatta çıkmışken Kıtır’ı da kuduz aşısı için veterinere götüreyim (ama tabii önce veterinerden kutu almam sonra da hayvanı kutuya koyabilmem lazım), eğer bunu başarabilirsem dönüşte markete uğrarım, ordan benzin alırım, bir taşla yüz elli milyon kuş vurarak madalya alırım böylece.
Allah’ım aşırı mutluyum Cuma günü İstanbul’a gideceğim. Ama her şeyin bir bedeli var; gitmeden önce hazırlık yapmam lazım. Çamaşırları yıkayayım ki çocukların formalarıyla annem uğraşmasın; beslenmelerini hazırlayayım ki Doğan akşam geç döndüğünde ona zorluk olmasın. Gitmeden Üzüm’ün mamasını sipariş vermem lazım, anca gelir, ben yokken kimseye sıkıntı çıkmasın. Üzüm demişken, bugün de gezmeye çıkaramadım; hayvan sıkılıyor bahçede benim yüzümden. Bir dakika ya, anneliğin suçluluğu bitti, bir de köpek anneliğinin suçluluğuyla mı uğraşacağım? Evet, aynen öyle olacak.
Kimlik başvurusu yapalı kaç gün olduydu bu arada? Şimdiye kadar gelmesi gerekmiyor muydu, yarın onu bir takip edeyim. Aile hekimliğinden sağlık raporu için randevu almayı unuttum bak; ne güzel kimlikle birlikte ehliyeti de aradan çıkaracaktım; şimdi bir daha gitmem gerekecek salak kafam.
Ama olsun yaparım ya. Onu da yaparım, bunu da yaparım, suyundan da koy, boşuna mı geldik dünyaya?
Geçenlerde bir arkadaşım, bu bir günde sekiz yüz elli milyon tane iş yapıp, onun üzerine bir beş yüz milyon daha yapmak’larla ilgili bana şu fıkrayı anlattı:
Terzi Agop ile Vartanuş evlenmişler. Mutlu birkaç yıldan sonra Terzi Agop aniden ölüvermiş. Genç dul Vartanuş da Demirci Agop ile evlenmiş. Gerdek gecesi Demirci Agop geçmiş Vartanuş'un karşısına, yavaş yavaş soyunmaya başlamış...
Önce pazularını göstermiş.
- Bunlar Terzi Agop’ta var idi?
- Yok idi
demiş Vartanuş.Demirci Agop pantolonunu indirmiş ve bacak kaslarını göstermiş.
- Bunlar Terzi Agop’ta var idi?
- Yok idi
demiş Vartanuş.En son Demirci Agop külodunu indirmiş.
- Böylesi Terzi Agop’ta var idi?Vartanuş’un sabrı taşmış:
- Yok idi yok idi, ama bu kadar zamanda Terzi Agop seni de siker beni de siker üstüne iki de pantolon diker idi!
Bu fıkranın üzerine, ben de ona işte yukarıdaki nakışı işledim.
Bayağı bir güldük ama paralel evrende kahkahalarımızın histerik bir ağlama krizine dönüştüğüne yemin edebilirim.
Bir not: Benim kendi küçük feminist manifestom, Meğer Ben Feministmişim şimdi Storytel’de. Eğer bana 8 saat 55 dakikanı ayırabilirsen, kitabımı kulağına fısıldamak isterim.
Yaşadığım kasabadan işe yetişmek üzere atladığım Londra treninde dinledim, ve gözyaşlarımı tutamadım ve hatta tutmadım bana bakan gözlere aldırmadan.
1.5 yıldır terapi alıyorum ve terapistim bir psikiyatristle görüşmemi ve gerekli görüşürse medikal destek almamı önerdi, benimse kafam bu konuda çok karışık, bazı çok sesler yoga meditasyon ile bunu atlatabileceğimi söylüyor… bir işaret bekliyordum ne yapmalıyım diye ve o işaret geldi 🙏 bir de siz tecrübeli annelere sormak istiyorum lohusalığın kesin bittiğini biliyoruz değil mi ? Benimki bitmiyor da 🤦♀️
Ajandaya yazıyorum artık yapacağım, yaptığım herseyi. Yoksa gün akşam oluyor. Ne yaptım ki kocaman diyorum kendime. Sıfıra sıfır elde var sıfır. O bulaşık makinesi daha dün boşaltmamis gibi yine doluyor. Ev hiç toplanmamis gibi yine dağılıyor. Dışarıdaki işleri organize ederken de gezgin satıcı problemi gibi bir optimizasyon yapıyorum her defasında.